İkindi sefası
Sen oysa ki sürgün yerinin bekçisi oldun belleğime
Hayranlığın ile yazıldı tarih
Hangi ilkelliğin eseriyim bilmiyorum
Görkemli ve şık evlere ait olamıyorum sadece
Bu devrin savaşında
Gecesine kör kütük sarhoş olan devler
Sabahlara güneş olurken
Bir cüce sertliği ve azametiyle izliyorum seni
Saçlarının gözlerime değişinde buluyorum kendimi
O ufacık gülüşlerin bile benim olsun benimle olsun diye
Gidip cepheler yaratıyorum
Kızıllığa tapınmak bunu gerektirir diyerek
Ne için savaştığını ve neye savaştığını bilmeyen insanlara çığlıkları öğretiyorum kendimce
Kalbim kadar karanlığa boğuyorum süngüleri
Buna muktedir yazılan ve basılan belgeleri
Hayallerimle birlikte yaktım
Bu saatin ardında
Ve mermerden duvarlar çarpınca yüzüme
Rüzgarın, kanın ve kaosun yıldırdığı sevdam
Yine de düşmedi ve yenilmedi insanoğlunun bitmez ve soluksuz hırsına
Unutulmak ne kelime
Senden öncemi öncesini attım köşe başlarına
Karanlık ve kuytu yanlarımı
Sen razı olup da selam verirsin niyetiyle
Bakışlarının açtığı alımlı sokakların aydınlığına boğdum.
Gözlerinde kaybolduğum bir orman var
Yılların alışkanlığı çıkmak istemediğim.
Bir orman
İçinde bu devrin bilmediği ağaçlara ve akarsularına ev sahipliği yapıyor
Dolaşıyorum her an.
Bakışlarım kuru zeminle kesişiyor artıkBir hayale dalmak değil bu bir hayalle dolaşmak.
Yorumlar
Yorum Gönder