Kurutulmuş kavga
Bir sabah vaktinde
Belki anlamsız telaşlar ve sokakların ıssızlığı gezinen bekçilerin omuzlarına sinmişken.
Bir ışık hüzmesi dağılıyor evlere
Kapılarımızı açmıyoruz nedense aydınlık geçmişlere
Güz yaprakları gibi savruluyor cereyan eden gençlik
Efendiler diyoruz
Efendiler kaybediliyoruz
kendimizden geçmek istiyoruz
kendimizi bile geçiyoruz
bir sessizlik uğruna
sesler çıkarıyor güneşi selamlayan emekçiler
eli ekmek tutabilen kim varsa
belki de yaka paça sokağa atılıyor
başlayan bir sağanak var meydanlarda
neyin yağdığını bilsem de
söylemek haddim değildir
yaralarını saklıyor insanlık
kabuklarını çizdirmek istiyor belki de
sokak kedilerine
kavrulan deriler
köleliğin kaldırıldığını unutturmuyor nedense
ama nedense bu yelkenli kayboluyor sularımda
bulamıyorum işte
istemek deniyor
ne istediğini bilmiyorsun şair deniyor
Hele ki insan ne istediğini
kirlenmiş bir cam parçasını avuçlarına kanla bastırırıp bakmadan
nasıl bilebilir ki
nasıl fark edilir ki gece omuzlarıma bir beton bırakır
katran yükü memleket meseleleri sinmişken aciz ruhuma
nasıl anlaşılır ?
hangi çiçeği koklayacağını bilmeyen bir arıya
kim ve ne ile yön gösterebilir
yüreklerimizi evlerimizde bırakıp
parklarda ve sahillerde arıyorken ruhlarımızı
efendiler
benim suçumu taşımamı istemeyin artık
bahtım yazılı kara kanunumu almayın benden
devrilmiş bir çöp tenekesi gibiyim
üstüm başım bira kokuyor sayenizde
tütünle yoğrulmuş bir nefes
ki nefesim ciğerime ulaşmıyor bilirim.
bir serinlik uykusu arıyor ellerim
kendimi aramaktansa O'nun telaşındayım.
Yorumlar
Yorum Gönder