Tilkinin anlatısı
Bir kuru yaprağın savruluşunun kavgasıdır bu
Yazılan ve anlatılan ne varsa bu maksatla
boşluğu döven birkaç kuvvetli nefesten başka da bir amaç taşımamaktadır.
öylesine bizar etti ki
bu kızıl urganların
beni daracık yerlere çekip savuruşu
ben
kendimden başka ne varsa düzenli kıldım anında
inatla çarpışırken bu sevdalar dehlizinde
bir avuç yaşamak kaldı gözlerimin önünde
bu öfke bu hışım benden çıkarsa
neyim kalırdı ki hem zaten
sen söyle..
aşina olduğun serzenişlerim hep bunlar..
Beni bu yerin yâri yapmayın
anılarımın bile unuttuğu bu duvarlar
bu dövüşler bir ufak kırgınlıkla parçalıyor ruhumu
dize geliyor korkularım
el etek oluyor başarmak için hırslanmış yüreğim...
Söylemeyin,
kirlenmiş aydınlıkların ardında kalan cümleleri
o yağmurlarda ıslanmış neyimiz kaldıysa
sözünü dahi geçirmeyin
bu hanlar sofrasında
yetti yetecek kadar doldurduğumuz öfkeli kulaklarımızı
o ki her zaman yakinen bildiğimiz
gençlik anılarından ve lafgüzaf konuşulan masada bahsi geçen
ağırlığın noksanlığından kararıp
karanlığı ellerimle buluşturduğu aşikar olan eyvah.
Bilinir bu yola çıkmalar,
sararıp sormalar,
terlemeler,
belki de hiç sevişmeden
oysa bir güzidelik timsalidir o.
orası beni çekip savurur
yükseklenmiş gururumdan
karalanmış yüreğimle
başkalaşır sevda ve buna rağbet eder nefret
fakat
farkında olmanın yasak sayıldığı
bu değişimin dışında kalmak isteminin
köhpe bir çukurda çamurla başa çıkarak ve bazen
diplere batarak
yürümeye ve özellikle tırmanmaya çalışmaktan
başkaca bir yol bilmeyen o tilkinin küçük ve yok sayılacak çabası olduğu da bilinir elbet.
Bazılarımıza öğretilen ve okutulan küçüklük hikayesi olduğu.
Yorumlar
Yorum Gönder